Pandeminin İnsafsız Yöneticileri Tarih Sizi Unutmayacak!
Bugün itibariyle 9–10 aydır pandemi ile hayatımızı devam ettiriyoruz, gelen gideni aratır gibi yeni tarih maalesef eski zamanları aratıyor. Bu dönemde işe gitme zorunluluğu ve iş yerindeki bulaş vakalarının da genel rakamlarda oldukça önemli bir paya sahip olduğunu düşünüyorum. Herhangi bir data var mı diye baktım çok aramadım ve bulamadım da ama burası da zaten nükleer tıp doktrin ve yazı merkezi değil kardeşim gözlemlerimi paylaşıyorum.
Genelde bu dönemde eleştiriler devlet üzerinde oluyor çünkü ana karar mekanizması ve sorumluluk doğal olarak o tarafta. Peki bu işin bir de diğer tarafı yok mu? Özel sektör içerisinde özellikle beyaz yakalı çalışan ofis ağırlıklı şirketlerde durum ne? Etrafımı dinliyorum arkadaşlarımla, kuzenlerimle konuşuyorum, koca koca kurumlar insanlara hala haftada 3 gün gel, 2 gün gel diyor. Muazzam vasıfsızlıkda tarih yazıyoruz! Peki, tamam, gelsinler güzel kardeşim de neden geliyorlar?
- Patronların egosu ve kibirinden geliyorlar,
- O patronların, aman bu insanlar ofiste olmazsa çalışmaz algısıyla geliyorlar.
- Gözümün önünde olmaları en güzel şey diye düşündükleri için geliyorlar,
- Bir üste yalakalık noktasında bakın ben getiriyorum, bakın pandemi var ama zat-ı şahaneleri efendimiz görün ne fedakarlıklarla ekibimi getiriyorum dedikleri için geliyorlar. Zaten bizim memlekette prensiplere değil bir yukarıya doğru bakarsın kararlar için o yüzden ilerleme hızımız yavaştır.
Bu arkadaşların bir türlü öğrenemediği şey memleketimizde beyaz yakalı çalışan zekasının oldukça ileri olduğudur. Beni bir ofise koyun bütün gün hiç bir iş yapmadan yemin ediyorum o ofisin en çalışkanı benim minvalinde kendimi gösterebilirim. Hiç bir şey yapmam, sahibinden.com’da alamayacağım arabalara bakar, ekşisözlük’te binlerce yorum okur, spor sayfalarında gezer, sevdiğim diziyi bile bitiririm. Sonunda da o yöneticiye “Nasıl çalışıyorum ama zat-ı şahaneleri patronum? Pandemi de bile geliyorum ofise, evelallah bu şirketi bana bıraksanız bir numara yapacağım bakın görün…” derim ve inandırırım. “Koca dağları ben yarattım ben olmasam bu şirket batar ulan” diyen patrona da “Ulan Volkan, tekden sen gelmişsin, senin gibi 3 adamım daha olsa satışları %300 arttırırdık ben de terfimi alırdım… Ahh ahh bal kaymak çalışanım benim, beyaz atlı prensim benim” dedirtirim.
Şu memleket yöneticileri insanları sıkmakla, boğmakla aslında ne kadar çok iş gücü kaybettiğini anlayamadı. Neyse, inanıyoruz bir ışık elbet var.
Şunu anlamak lazım; mavi yakalı çalışan saat parametresi ile ölçülebilir çünkü orada bir üretim sistemi, planlama ve kurulmuş sistem üzerinde saate bağlı bir çıktı söz konusu. Beyaz yakalıda ise görev bazlı bir durum söz konusu ve dizüstü bilgisayarı olan kişinin bunu patronun kucağında, göz ucunda, evde veya ofisin koridorunun sonunda yapmasının bir anlamı yok…
Pandeminin bu yukarıdaki durumu da bir nevi kapsayan ikinci bir tarafı da yöneticiler için büyük bir sınav olmasıydı. Aslına baktığınızda gerçek yönetici, gerçek karar verici mercii işte bu tarz durumlarda kim olduğunu ve değerini gösterebilir. Asıl değer mekanizması bu günlerde ölçülür. Türkiye’deki beyaz yakalı yöneticiler bunun için nasıl bir sınav verdi bilinmez, bunun notunu emeğine muhtaç olduğumuz beraber çalıştığımız ekip arkadaşlarımız kafasında ve kalbinde vermiştir. Unutulmayacaktır, pandemide evladını mecburen evde bırakan, annesine ve babasına bırakan, komşuya bırakan, toplu taşımaya binmek zorunda olan ama aslında binmesine gerek olmayan o el üzerinde tutmamız gereken ekip arkadaşlarımız bu insafsız patronları mutlaka unutmayacak ve tarihin içerisinde 30 sene sonra karşılaştığında vay insafsız ne çektik be senden diyeceklerdir. Allah, kadir kıymet bilen yöneticileri bu şekilde akıllarda bırakmasın inşallah, ama aksini yapanları da unutturmasın…
Son olarak yöneticilik zamanında kendi Pandemi tecrübemi eklemek istiyorum hem anısı kalsın hem de belki bir faydası olur.
10 Mart Salı günü haberler iyice yoğunlaşmış fakat Türkiye’de ilk vaka daha açıklanmamıştı, ama geliyordu gelecek olan diyebiliriz. Ekibimiz yaklaşık 200 kişi olduğu için bizim için önemli bir durumdu ve ciddi takip ediyorduk. Salı günü ofise geldiğimde bu iş karantinaya gidebilir gibi bir durum ortaya çıkmıştı, değerli ekip yöneticisi arkadaşlarımla oturduk ve konuştuk. Bir şok çalışması yapalım dedik. Aklımızda olan şuydu; daha karantina olmaz ama kendimizi hazırlama noktasında saat 17:00 civarı herkese son dakika mesajı verelim, çalışanlarımız tam da hazırlıklı olmadan çıksınlar, 3 gün boyunca evden çalışsınlar, eksikleri bulur gerçek karantinaya da tam hazır olmuş oluruz.. Gerçekten ekiplerin farklı ihtiyaçları olabilirdi ve bunları tespit etmek için güzel bir aksiyondu. Örnek olarak, test ekibimizin farklı mobil cihazlara ihtiyacı olabilirdi, veya finans ekibinin printer, kaşe dokuman ihtiyacı söz konusu olabilirdi, evlerde internetler yetersiz olabilirdi vs vs… Aynen bunu gerçekleştirdik, ama arkadaş çıkış o çıkış vakalar yükselince bir daha ofise gelemedik. Ne olursa olsun eksiklerimzi tamamladık.
Önümüze gelen ikinci piyango özel sağlık sigortalarının pandemiyi kapsamamış olmasıydı, (ki bundan sonra bunlara da dikkat etmek gerekir, o uzun sözleşmeleri dikkatli okumak gerek) tekrar yöneticilerimizle konuştuk ve herhangi bir durumda COVID ile yatma durumu söz konusu olan çalışanımız olursa tüm masrafları şirket karşılayacak şeklinde karar aldık, çalışanlarımıza bildirdik. (Bu arada Allianz ile çalışıyorduk ve sanırım 3–4 ay sonrasında Allianz artık biz bunları kapsıyoruz şeklinde bir değişiklik yaptı, teşekkür ederiz.)
200 kişi artık komple evden çalışıyorduk ve bir sıkıntımız söz konusu değildi ama tabii ki işlerin durumu biraz dengesizdi.
Bunların sonrasında farklı sektörlerde insanların maaş alamama durumu vs söz konusu oluyordu, işten çıkarmalar oldu, ondan sonra ücretsiz izinle ayrılmalar oldu. Gelmekte olan tam anlamıyla gelmişti. Memleket sıkıntıyı buram buram yaşadı diyebiliriz. Tekrar yönetici ekibimizle oturduk, ve çalışanlarımızın 1. derece yakınları için 50.000 TL’lik bir paket açıkladık. Eğer herhangi bir çalışanımızın 1. derece yakını işten atılır veya maaş alamaz ve bunu çalıştığı iş yerinden durumu anlatan bir belge getirirse 3 ay x 2.000 TL olarak yardım yapacaktık, burada ana düşüncemiz en azından kirasını garantilemiş olmaktı. Bunu da açıkladık. Enteresandır, (bizim ekip yüreği geniş insanlardan oluşur) biz değerli yönetici arkadaşlarımla bunu açıkladık, neredeyse bütün çalışanlarımız biz de kendi maaşımızdan bir şeyler koyalım dedi, sadece şirket vermesin dedi. İhtiyacı olan arkadaşımızın yakını kim ise hep beraber elimizi taşın altına koyalım dediler. Can bu insanlar can… Helal olsun yaşı küçük genç ama kalbi büyük ekip! Biz bu paketi açıkladık toplamda sanırım en fazla 15.000 TL civarı bir rakam kullanıldı… Yalnız çalışanların şirkete güveni belki 3 kat arttı, aidiyetleri 5 kat arttı…
Bir sorunumuz daha oldu, bizim ofiste çalışanlarımız için yaptırdığımız özel spor salonu, berber, kuaför, manikür ve pedikür alanımız ve bu alanlarda hizmet veren dışarıdan gelen abilerimiz, ablalarımız vardı. Şirket kapalı olduğu için gelemiyor ve onlara bir ödeme de yapamıyorduk. Bunun yanında kendi işleri de kötü durumdaydı, karantina vardı. Tekrar yönetici arkadaşlarımızla konuştuk ve ofis kapalı da olsa standart ödemelerini yapalım kararını verdik. Onlara da bir can suyu olduk…
Bu dönemde iletişim de oldukça önemliydi, “All Hands” dediğimiz bütün şirketin katıldığı toplantıları (normalde yüzyüze büyük toplantı salonumuzda ayda bir 200 kişilik katılımla yapardık) her hafta online olarak yapmaya çalıştık, her hafta mutlaka yeni bir bilgi vermeye çalıştık. Onlar için ufak da olsa minik haberler gelişmelerle şirketin yanlarında olduğunu hissetmelerini sağladık. Bazı günler dışarıdan farklı konuşmacıları çağırdık. Benim en çok sevdiğim Türk Yıldızları eski pilotlarından Evren Ayna’nın katıldığı olmuştur. (Kendisi hala Yarbay olarak İzmir’de T-38M’lerde Uçuş Öğretmeni olarak kutsal görevini devam ettirmektedir.)
Ayrıca bu süreçte ofisi tamamen No-Touch formatına soktuk, açık ofis düzeninden panellerle ayrılmış açık ofis noktasına geçtik, tüm şirketi, tuvaletleri hiç bir şeye dokunmadan hayata devam edebilir formatta bir çok mimarı değişiklik yaptık, çalışma mesafelerini arttırdık. Ama tabii hiç bunları kullanamadık keza ofise dönemedik, ama dönseydik hazırdık…
Bunların dışında da bir çok ufak işler yaptık çok değerli yönetici arkadaşlarımla, hepsini de yazmayalım… Tamamen kendi insiyatifimiz ve yurt dışından onay bile almadan bunları hayata geçirdik. Zaten onay alsak bunların ne kadarını gerçekleştirebilirdik bilemedim.
Bunların hepsi yeterli midir? Değil midir? Ben bilemem. Takdirini o zaman beraber çalıştığım ekip arkadaşlarım verir, okuyanlar verir. Elimizden geleni yaptık mı? Evet yaptık…
Son olarak şunu diyelim, iyi bir yönetici veya yönetici kadro kendisini orada tutan çalışanlar olmadan bir hiçtir. Bunu unutmamalı ve onları korumak noktasında elinden geleni yapmalıdır…